Aynanın diğer tarafından öyküler


Almanya'dan çıkmış en büyük gruplardan biri Blind Guardian. Heavy metal ile fantastik kurguyu şarkılarında buluşturan ekip, son albümleri 'Beyond The Red Mirror'ın turnesi kapsamında bu hafta bir kez daha ülkemizde. Önce Ankara'da, 13 Mayıs akşamı Jolly Joker'de sahnenin tozunu atacaklar, ertesi akşam da İstanbullu sevenleriyle Küçükçiftlik'te buluşacaklar.

Bir Blind Guardian konserine gittiğinizde kendinizi, bambaşka bir ortamda, mesela bugünlerin popüler dizisi Vikings'in setinde bulduğunuzu düşüneceksiniz kuvvetle muhtemel. Saçları sakallarına karışmış, tam olarak idrak edemediğiniz kavramlardan ve canlı türlerinden bahseden genç insanların arasında bulacaksınız kendinizi. Hep bir ağızdan şarkılar söylüyor olacak. Sanki macera dolu bir yolculuktan muvaffakiyetle dönerken mola vermişler. Zamanda yolculuk yapmak, Frank Herbert'in meşhur çöl gezegeni Dune'da bir macera yaşamak, Tolkien'in yarattığı evrende yüzükleri, efendileri ve hobbitleri bulmak, farklı boyutlara geçmek, Stephen King'in korkutan dünyasında bir tur atmak mümkün olabilecek mevzubahis ortamda. Size hala burada, bildiğiniz tanıdığınız dünyada olduğunuzu işaret edecek tek şey türlü baskılı siyah tişört giymiş bu kalabalıkla beraber gireceğiniz içecek ve ihtiyaç molası kuyrukları olacak. Gerçek hayat bu, fantezi aleminde bile bir yerden ben buradayım deyiveriyor işte. Neyse, hallettiyseniz devam edelim.

Fantazi gerçeklere karşı

Yaklaşık 25 yıldır bu topraklarda, müzikseverler arasında Blind Guardian lafı geçtiğinde mutlaka bir veya birkaç 'çok severim!' işitmek mümkün. 80'lerin ortalarında Almanya'da kurulan grup. Birkaç isim değişikliği yaşadıktan ve bugüne kadar ayrılmayacak solist Hansi Kürsch, gitaristler André Olbrich ve Marcus Siepen'li çekirdek kadrosunu oluşturduğundan beri iyi müzikle arzı endam ediyor daima. Gitarları gürültülü, davulları gümbür gümbür duymayı seven, kulakları heavy metal'e yatkın müzikseverlerce baştacı ediliyorlar. İlginç olansa, az önce bahsettiğimiz edebi referanslar sayesinde, fantastik edebiyat okurlarını ve rol yapma oyunları (frp, rpg...) oynayan, belki rock müzikle sadece 'seviyeli' bir ilişkisi olan kitleleri bile kendilerine hayran ediyorlar.


Almanya'nın en büyüklerinden

İlk albümlerini 1988'de piyasaya çıkarmış bir grup Blind Guardian. Almanya'nın büyükleri Scorpions'la, Accept'le başlayan, Helloween'le, Running Wild'la devam eden ekolün bir uzantısı kendileri. 80'lerde Almanya heavy metal ve daha sert tonlar ve ritimler peşindeki oğulları speed ve thrash metal'de çok büyük isimler çıkardı. O hız 90'larda dünya çağında alternatif rock ve metal türlerinin MTV sayesinde ticari anlamda baskın çıkmasıyla kesildi. Ama o günlerde bile, bugün artık klasik mertebesinde görülen o gruplara sahip çıktı Almanlar. Blind Guardian da tam o sahip çıkma günlerinde, peş peşe yayımlanan albümleriyle önce Avrupa, ardından da dünya çapında adını duyurdu.

'Yüzük' önce Blind Guardian'daydı

1990'daki 'Tales From The Twilight World', 1992'de 'Somewhere Far Beyond' ve 1995'teki 'Imaginations From The Other Side'. Bu üç albüm Blind Guardian'a yıkılması güç bir başarı duvarı ördü. Ardından, Peter Jackson'ın filmleriyle sadece meraklıları için değil, tüm macera tutkunları için müthiş bir fenomene dönüşmeden evvel Yüzüklerin Efendisi dünyası hakkında yaptıkları albüm 'Nightfall in Middle-Earth' geldi. Bu albümlerin ortak noktası, tüm 'metalik' sertlikleri yanında hayran olmakta güçlük çekilmeyen müzisyenlikler, sözlerde anlatılan hikayeleri kafanızda canladıracak güçteki kompozisyonlar, Hansi Kürsch'ün Alman aksanlı İngilizcesinin yarattığı etki ve kökleri progresif rock'ın 70'lerde çıkardığı harika işlere dayanan besteciliklerdi. Hansi'nin vahşi çığlıklarını, müthiş bir gitar partisyonu izliyordu, sonra bir bakıyordunuz akustik gitarlar devreye girmiş, orta çağ, ya da kestiremediğiniz bir dönemde ormanda ateşin etrafına oturmuş çalınan şarkıları dinliyordunuz. Ta ki tam tepenizden kanat çırpan, ağzından ateş püskürtmeye pek meyilli devasa bir yaratık geçene dek...


Kızıl aynadan yansıyanlar

2000'ler boyunca biraz hız kesmiş olsalar da, onları ve yarattıkları fantastik dünyalara gidiş bileti almaktan çekinmeyenleri ihya etmeye devam ettiler kaydettikleri albümlerle. Önümüzdeki hafta İstanbul ve Ankara'ya yollarını tekrar düşürmelerine vesile olan son marifetleri 'Beyond The Red Mirror' (kızıl aynanın ötesi) dört buçuk yıllık bir çalışmanın ürünü. Kayıtları Almanya'da yapılan, Prag, Budapeşte ve Boston'dan üç farklı koronun da dahil edildiği görkemli, bilim-kurgu ile fantezi arasında gidip gelen müzikal bir macera albüm.

Her şarkı ayrı bir evrene gidiş bileti

Bu hafta Ankara veya İstanbul'daysanız, Blind Guardian konserine gitmek ve seçim öncesi iyice yoğunlaşan gündemden bir süre için kaçmak isteyebilirsiniz. Zira her şarkılarında başka bir evrene bilet kesecek Alman grup o iki akşam. Yüz yıllık bir gardrobun içine girip kendilerini bir anda bambaşka bir gerçeklikte bulan C.S. Lewis'in Narnia Günlükleri'ndeki Pevensie kardeşler gibi hissedeceksiniz kendinizi. Sonra tabii, çıkışta eve nasıl dönüleceği, sabah nasıl kalkılıp da işe gidileceği, ayın sonunun nasıl geleceği gibi dertler üşüşecek akla, ama en azından bir nefes almış olacaksınız. Fena mı olur?

Yorumlar